10 Nisan 2019 Çarşamba

11.SINIF [Biyoloji] SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLAR



SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLAR

SOLUNUM SİSTEMİ RAHATSIZLIKLARI
-Farenjit (yutak iltihabı)
Enfeksiyon veya kimyasallara bağlı olarak yutağın tahriş olmasıdır. Bakteri kaynaklı farenjitte gerekli önlem alınmazsa iltihaplanma gırtlağa, sinüslere ve kulaklara yayılabilir. Sonuçta yutmada zorluk, burun akıntısı, ağır öksürük ve yüksek ateş şeklinde belirtiler ortaya çıkabilir.
-Larenjit (gırtlak iltihabı)
Çocuklarda nefes darlığına neden olabilir. Yetişkinlerde kronikleşen larenjit, gırtlak kanserine dönüşebilir. En belirgin özelliği seste oluşan değişikliklerdir.
-Bronşit
Bronşların iltihaplanması sonucunda oluşan bronşit; kuru bir öksürük, yüksek ateş ve hırıltılı nefes alma şeklinde belirtiler gösterir. Zamanında tedavi edilmezse zatürreye dönüşebilir.
-Pnömoni (Akciğer İltihabı, Zatürre)
Akciğer alveollerinin enfeksiyonu ve iltihaplanması sonucunda akciğerlerde sıvı ve kan toplanması hastalığıdır. Genellikle Streptococcus pneumonia türü bakteri tarafından oluşturulur. Ateş, öksürük, üşüme, soluk alıp vermede güçlük gibi belirtiler gösterir.
-Amfizem
Uzun süre sigara içilmesi, hava kirliliği olan ortamlarda yaşama, egzoz dumanları, aşırı tozlu ortamlarda bulunmak gibi faktörler solunum sisteminin yapısını bozar ve enfeksiyonlara neden olur. Alveoller esnekliğini kaybeder. Nefes alıp verme zorlaşır şiddetli nefes darlıkları görülür.
-Tüberküloz (Verem)
Mycobacterium tuberculosis türü bakteri tarafından oluşturulur. Bu bakteri farklı organlara yerleşip o organlarda da vereme sebep olabilmekle birlikte (kemik veremi, cilt veremi gibi), çoğunlukla akciğere yerleştiğinden hastalık, akciğer veremi olarak anılmaktadır. Veremli hastaların öksürüklerinden saçılan bakteriler yoluyla insandan insana geçer. Genellikle kalabalık, havasız ortamlarda yaşayan ve bağışıklık sorunları olan insanlarda görülür. Veremde akciğerlerin bağ dokusunun elastikiyetinin azalması ve solunum yüzeylerinin kalınlığının artmasından dolayı gazların difüzyon kapasitesi düşer.
-Astım
Hava yollarının daralmasına sebep olan kronik bir iltihaplanmadır. Soluk alıp vermede sıkıntılara neden olur. Polenler, mantar sporları, bazı besinler, asprin, soğuk hava, kirli hava, sigara dumanı akut astım krizine neden olabilir. Bunların etkisi ile küçük bronşiollerde mukus salgısı çok fazla artarak ödem oluşturur.
-Kronik Obstrüktif (Engelleyici) Akciğer Hastalığı (KOAH) ilerleyici bir akciğer hastalığıdır. Tütün ve tütün ürünleri, bazı mesleklerde karşılaşılan toz, duman, evlerde kullanılan odun, tezek, kök benzeri yakıtlardan çıkan dumanın solunması akciğerlerde bir çeşit iltihap oluşturarak akciğerlerin olduğundan daha erken yaşlanmasına neden olur. Hastalık müzmin bronşit ve amfizem olarak da bilinir.
-Gırtlak kanseri: Gırtlak boğazınızın hemen altında bulunur. Gırtlak kıkırdaktan yapılmıştır ve konuştuğunuzda ses çıkarmak üzere titreşen ses tellerini içerir. Bu bölgede gelişen kanserler gırtlak kanseri olarak adlandırılır.
Gırtlak kanseri nedenleri nelerdir?
Gırtlak kanseri, gırtlağınızdaki hücreler genetik mutasyon geliştirdiğinde oluşur. Bu mutasyonlar hücrelerin kontrolsüz büyümesine ve normalde sağlıklı hücreler öldükten sonra da yaşamaya devam etmelerine yol açar. Biriken hücreler gırtlak bölgesinde bir tümör oluşturabilirler. Gırtlak kanserine sebep olan mutasyona neyin sebep olduğu net olarak bilinmemektedir.
Gırtlak kanseri risk faktörleri nelerdir?
-Sigara içilmesini ve tütün çiğnenmesini içeren tütün kullanımı,
-Aşırı alkol kullanımı,
-Human papilloma virüsü (HPV) olarak adlandırılan cinsel yolla bulaşan bir virüs,
-Meyve ve sebze yer almayan diyet
-Akciğer kanseriEn önemli görevi vücuda oksijen alınması ve yaşamsal faaliyetler sırasında oluşan karbondioksitin vücuttan atılmasını sağlamak olan akciğerlerdeki doku ve hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu akciğer kanseri oluşur. Kontrolsüz çoğalan bu kitleler bulunduğu ortamda büyür ve etrafındaki dokulara yayılıp hasar verebilir.
Akciğer Kanseri Nedenleri
Akciğer kanserinin en büyük nedeni sigara olsa da sigara içmeyenlerde de akciğer kanserine rastlanabilmektedir. Tüm akciğer kanserleri vakalarına bakıldığında %15’lik dilimi hiç sigara içmemiş kişiler oluşturmaktadır. Sigara içilen ortamlarda bulunmak da akciğer kanseri gelişim riskini artırmaktadır. Sigaradan uzak durarak 10 yıl için de akciğer kanseri riski yüzde 50 azaltılabilir. Sigara, pipo, puro ve nargile gibi ürünler, kanser nedeni olarak ispatlanmış en önemli risk faktörleridir. Sigaranın dışında; genetik geçiş, asbest, radon gazı, hava kirliliği de akciğer kanseri nedenlerindendir. Verem gibi bazı akciğer hastalıkları, akciğerlere radyoterapi uygulanması riski artırabilmektedir. İçme sularında yüksek düzeyde arsenik maddesi olması da önemli bir nedendir. Kadınların da giderek daha fazla sigara tüketmesi ile son yıllarda akciğer kanserinde artış görülmektedir.

11. SINIF [Biyoloji] SOLUK ALIP VERME ve GAZLARIN TAŞINMA MEKANİZMASI



SOLUK ALIP VERME ve GAZLARIN TAŞINMA MEKANİZMASI

SOLUK ALIP VERME MEKANİZMASI
Akciğerler kasılıp gevşeme özelliğine sahip değildir. Soluk alıp verme göğüs boşluğundaki basınç değişimi sonucu diyafram ve kaburgalar arası kasların kasılıp gevşemesi ve buna bağlı olarak da akciğer hacminin genişleyip daralması sonucu gerçekleşir.
-Çizgili kastan oluşan diyafram omurgalı canlılar içerisinde sadece memelilerde bulunur.
- Yetişkin bir insan bir dakikada yaklaşık 12-18 kez soluk alıp verir. Enerji ihtiyacının fazla olduğu egzersiz gibi durumlarda bu sayı artar. Çocuklarda soluk alıp verme yetişkinlere oranla daha hızlıdır.
-Solunum hızı, kandaki karbon dioksit miktarına göre düzenlenir. Yani;
-Kandaki CO2 artarsa, solunum hızı da artar.
-Kan pH'ı düşerse, solunum hızı artar.
-Atmosfer O2’si düşerse, solunum hızı artar. (Kandaki oksijen miktarı değişimi, solunum hızını yok denecek kadar az etkiler.)
-Bu durum omurilik soğanındaki solunum merkezinin uyarılmasına neden olur. Omurilik soğanı önce kalp atışlarının daha sonra da nefes alışverişinin hızlanmasını sağlar. Kanda bulunan CO2 hızla dışarı verilir ve kanın pH’ı normale döner.
Soluk alıp verme sırasında gerçekleşen olaylar
Soluk alma
Soluk verme
Diyafram kası kasılır
Diyafram kası gevşer.
Diyafram düzleşir, kısalır.
Diyafram kubbeleşir, uzar.
Kaburgalar arası kaslar kasılır ve yukarı doğru yükselir.
Kaburgalar arası kaslar gevşer ve kaburgalar aşağı doğru iner.
Göğüs boşluğu genişler, hacmi artar ve basınç azalır.
Göğüs boşluğu daralır, hacmi azalır ve basınç artar.
Akciğerin hacmi artar.
Akciğerin hacmi azalır.
Akciğerin iç basıncı azalır.
Akciğerin iç basıncı artar.
Karın boşluğu daralır, hacmi azalır ve iç basıncı artar.
Karın boşluğu genişler, hacmi artar ve iç basıncı azalır.
Dışardaki hava akciğere dolar.
Akciğerdeki hava dışarı atılır.
O2 alveolleri saran kılcal damarlardaki kana, kanda bulunan CO2 ise alveollere difüzyonla geçer.
Alveollere geçen COdış ortama verilir.
Soluk borusunun nemi azalır, ancak soluk borusu içindeki havanın nemi artar.
Soluk borusunun nemi artar, ancak soluk borusu içindeki havanın nemi azalır.

Soluk verme sadece göğüs boşluğunun hacminin azalmasına bağlı gerçekleşmez. Aynı zamanda akciğerlerin geri yaylanma basıncının da etkisi vardır. Bu basınç, akciğerlerin yapısındaki elastik lifler etkisiyle ve pleura boşluğundaki sıvının oluşturduğu yüzey gerilimiyle sağlanır. Bu nedenle soluk alma enerji gerektiren aktif bir olay olduğu hâlde soluk verme enerji gerektirmeyen pasif bir olaydır.

SOLUNUM GAZLARININ TAŞINMASI
-Kanda solunum gazlarını taşıyan, protein ve metal iyonlarından oluşan solunum pigmentleri bulunur. Solunum pigmentlerine sahip olan canlılarda kan, renklidir. Bu pigmentler küçük derişim değişimi olduğunda O2 ve CO2 ile kolayca birleşip ayrılabildiğinden kanın solunum gazlarını tutma ve taşıma kapasitesini arttırır.
-İnsanlarda solunum pigmenti hemoglobindir. Alyuvarlarda bulunur.
-İnsandaki bir alyuvarda yaklaşık 280 milyon hemoglobin molekülü vardır. Bu durum kanın oksijen taşıma kapasitesini arttırır. Oksijen hemoglobinle taşınmamış olsaydı vücudumuzdaki kan miktarının 75 kat daha fazla olması veya 75 kat daha hızlı akması gerekirdi.
Kanın gaztaşıma kapasitesini artıran faktörler;
-Solunum pigmentlerinin alyuvar içinde bulunması
-Memelilerin olgun alyuvarların çekirdeksiz olması
-Solunum pigmentleri O2 ve CO2 taşıyan ve kana renk veren maddelerdir.
-Bütün omurgalıların solunum pigmenti hemoglobin olup alyuvarların içinde bulunur.
Solunum pigmenti alyuvarlarda bulunursa O2 taşıma kapasitesi, plazmada bulunursa O2 depolama kapasitesi fazladır.

SOLUNUM PİGMENTLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
-Protein yapılıdırlar.
-Kana renk verirler.
-O2 ve CO2 ile kolayca birleşip ayrılırlar.
-Solunum gazları ile tersinir (çift yönlü) tepkime yaparlar.
-Kanın oksijen taşıma kapasitesini arttırır.
-Oksijenle birleştikleri bölgede demir, bakır gibi metal iyonları bulunur.

A. Oksijenin taşınması
-Alveollerden dokulara doğru taşınır.
-%98’i hemoglobinle oksihemoglobin (HbO2) şeklinde, %2’si kan plazmasında çözünmüş olarak taşınır.
-Alveollerde O2 basıncı fazla olduğu için hemoglobin CO2’yi bırakıp O2 bağlar ve HbO2 oluşur.
- HbOtaşıyan kan önce akciğer toplardamarı ile kalbe, sonra dokulara gider.
-Dokularda CO2 basıncı yüksek olduğundan, hemoglobin O2’yi bırakır. CO2’yi bağlar.
-Serbest kalan oksijen difüzyonla önce doku sıvısına, doku sıvısından da hücrelere geçer.
-O2’nin hemoglobinle birleşmesi ve ayrılması enzimatik bir tepkime değildir.

Hemoglobinin oksijeni bırakmasındaki en önemli faktör doku kılcallarındaki düşük pH'tır. Kanda CO2’nin kısmi basıncının doku kılcallarında artması pH'ı düşürür ve hemoglobinin oksijene ilgisi azalarak oksijeni serbest bırakır. Bu duruma Bohr kaymasıdenir.


B. Karbondioksitin taşınması
-Dokulardan alveolere doğru taşınır.
-Hücresel solunum sonucu oluşan CO2, difüzyon ile doku hücrelerinden doku sıvısına daha sonra da doku kılcal damarlarına geçer.
-Kanda CO2’nin taşınması üç şekilde gerçekleşir.
1. Çözünmüş hâlde: Taşınan CO2’nin yaklaşık %5-7’si kan plazmasında çözünmüş hâlde taşınır.
Görüldüğü gibi çözünmüş olarak taşınan CO2 miktarı (%7) çözünmüş olarak taşınan O2 miktarından (%2) daha fazladır. Bunun sebebi CO2’nin sudaki çözünürlüğünün O2’den daha fazla olmasıdır.

2. Karbominohemoglobin şeklinde (HbCO2): CO2’nin yaklaşık %15-20’si alyuvarlarda hemoglobin ile birleşerek karbominohemoglobin şeklinde taşınır.
-Bu birleşme ortamdaki CO2 konsantrasyonuna bağlıdır. CO2’nin fazla olduğu doku kılcal damarlarında bağlanma gerçekleşirken akciğer kılcal damarlarında tam tersi gerçekleşir. CO2 hemoglobinden ayrılarak önce kan   plazmasına, daha sonra akciğere geçerek soluk verme ile dışarı atılır.

3. Bikarbonat şeklinde
-CO2’nin büyük bir kısmı (%73- 80) ise alyuvarlar içinde su ile birleşerek karbonik asidi oluşturur.
-Karbonik asit kararsız olduğundan hemen hidrojen (H+) ve bikarbonat (HCO3) iyonlarına ayrılır.
-Hidrojen iyonları hemoglobin molekülüne bağlanır ve alveol kılcallarına kadar bu şekilde taşınır.
-Bikarbonat iyonları ise alyuvarlardan difüzyonla plazmaya geçerek taşınır.
- CO2 bakımından zengin kan önce kalbe, kalpten de akciğerlere ulaşır. Akciğer kılcallarında kan plazmasındaki bikarbonat iyonları yeniden alyuvarlara girerek burada hemoglobinden ayrılan hidrojen iyonlarıyla birleşir ve tekrar karbonik asidi oluşturur.
Karbonik asit ise yine karbonik anhidraz enziminin etkisiyle H2O ve CO2’ye ayrışır.
-CO2 alyuvarlardan çıkıp, difüzyon ile alveole oradan da soluk verme sırasında dışarı gönderilir.
Şekil: Kanda CO2 (A) ve O2 (B) taşınması
SOLUNUMUN DENETLENMESİ
-Solunum refleksi omurilik soğanındaki solunum merkezinden kontrol edilir.
-Beyindeki solunum merkezi ise istemli solunumu kontrol eder. Örneğin bir nefesin tutulabilmesi gibi.
-Solunum hızını denetleyen temel faktör kandaki CO2 oranıdır.
-Kandaki O2 yoğunluğunun solunum denetleme merkezi üzerindeki etkisi çok azdır. Ancak atmosferdeki O2 düzeyi aşırı düşük olursa (deniz seviyesinin çok üzerinde yüksek bölgelerde) solunum denetleme merkezi uyarılır ve soluk alıp verme hızı artar.
Solunumu etkileyen faktörler
-Kandaki CO2 miktarının artması ile pH düşer. Bu durum omurilik soğanındaki solunum merkezini etkiler. Solunum merkezinden gelen impulslar kaburga kasları ve diyaframı uyarır. Soluk alışverişi hızlanır.
Kanda CO2 miktarının artması ile; Kan pH’ı düşer → Omurilik soğanı uyarılır → Soluk alış-verişi hızlanır → Kan pH'sı yükselir (asitlik azalır.)

-Adrenalin ve tiroksin hormonu artışı da solunumu hızlandırır.
-Ortam sıcaklığının azalması solunumu hızlandırır.
-Ortamın basıncı arttıkça soluk alıp verme derinliği azalır.
-Yükseklere çıktıkça oksijenin kısmi basıncı azalır ve soluk alıp verme hızlanır.
MERAKLISINA: Diyaframın ani istemsiz kasılmaları havayı ses tellerinden geçirerek hıçkırığa neden olur.

HATIRLATMALAR
-Sağlıklı bir insanda soluk alıp verme sırasında gerçekleşecek değişimleri ifade eden grafikler:
-Yükseklere çıkıldıkça atmosferdeki oksijen oranı ve kandaki alyuvar sayısı arasındaki ilişkiyi gösteren grafik:
-Karbonmonoksit (CO) zehirlenmesi: Hemoglobinin CO ile bağ yapması O2’ ye göre oldukça yüksektir. Solunan havada CO varsa hemoglobin, CO’e, O2’den çok daha hızlı bağlanır. Fakat oksijen gibi kolayca ayrılamaz. Bu durumda doku ve hücrelere taşınan oksijen miktarı azalır. Buna CO zehirlenmesi denir.
Gaz zehirlenmelerinde kişi derhal açık havaya çıkarılmalıdır. Çünkü yüksek oksijen Hemoglobinin CO’ten ayrılıp, O2’ye bağlanmasını sağlar.


-Vurgun: Vücut sıvısındaki erimiş gazların özellikler azotun, dış ortam basıncının hızla azalması sonucu gaz haline gelerek kılcalları tıkaması olayına denir. Felç ya da ölümle sonuçlanabilir.
Not: CO2 ve O2 kabarcıkları kısmen dokular tarafından alınabilir ya da hemoglobin ile bağ yapabilir, N2 bağ yapamaz.  Onun için vurguna neden olan daha çok N2 gazlarıdır.

11. Sınıf [Biyoloji] SOLUNUM SİSTEMİNİN YAPISI

SOLUNUM SİSTEMİNİN YAPISI

GİRİŞ
-Bu konuya giriş yaparken bir hususu belirmekte fayda görüyorum. Buradaki solunum hücresel solunumu değil, solumayı ifade etmektedir. Hücresel solunum sürecinde O2 ve glukoz kullanılarak CO2, su ve ATP sentezlenir. İşte soluma ile hücresel solunum için gerekli O2 alınmakta, oluşan CO2 organizmadan uzaklaştırılmaktadır.
-Soluma fiziksel olayları kapsar, hücresel solunum olayı ise kimyasal olayları kapsar.
Canlılardaki solunum sistemlerinin amacı; hücresel solunum için gerekli olan oksijenin atmosferden alınarak hücrelere taşınmasını, hücrelerde oluşan CO2’nin ise dış ortama verilmesini sağlamaktır.
-O halde canlılardaki gaz alışverişini ikiye ayırabiliriz.
a. Dış solunum: Çevre ile solunum organı arasındaki gaz alışverişidir. Bu olayda oksijen, solunum organlarının meydana getirdiği solunum yüzeyinden difüzyonla kana geçer. Karbon dioksit de aynı solunum yüzeyinden difüzyonla dış ortama verilir.
b. İç solunum: Taşıma sıvısı ile hücreler arasındaki gaz alışverişidir. Bu olayda taşıma sıvısındaki oksijen hücrelere, hücrelerde oluşan karbon dioksit de difüzyonla taşıma sıvısına geçer.

-Hayvanlarda dış ortamdan alınan oksijenin canlı hücrelere difüzyon ile alındığı ve karbon dioksitin de hücrelerden dış ortama verildiği yüzey alanınasolunum yüzeyi denir.
Şekil: Solunum gazlarının taşınması ve serbest bırakılması. Sütunlar O2 ve CO2’nin kısmi basınçlarını mm Hg olarak göstermektedir.

Bir endoderm (sıcak kanlı), hayvan aynı boyuttaki bir ektoterm (soğuk kanlı) hayvandan daha geniş bir solunum yüzeyine sahiptir.

-Hayvanlardaki solunum yüzeyinin ortak özellikleri:
1. Gaz alışverişi difüzyon ile gerçekleşir.
2. Tek katlı yassı epitelden oluşan ince bir tabakadır.
3. Gaz difüzyonunu sağlamak için nemlidir.
4. Geniş bir yüzeye sahiptir.
Gaz alışverişi daima difüzyon ile gerçekleştiği için hiçbir zaman ATP harcanmaz.

-Memelilerin diğer hayvanlardan farklı olarak sahip olduğu solunum sistemi adaptasyonları:
a. Akciğerlerinde hava kesecikleri (alveoller) bulunur.
b. Göğüs ve karın boşluğu arasında çizgili kas yapısında diyafram bulunur.
c. Olgun alyuvarları çekirdeksizdir.
-Solunum sisteminin görevleri;
-Dışarıdan alınan havayı akciğerlere taşımak,
-Hava ile kan arasındaki gaz alışverişini sağlamak,
-Solunum yüzeyini çevresel faktörlerden, sıcaklık değişimlerinden ve hastalık yapıcı mikroplardan korumak,
-Burun yoluyla kokunun alınmasını sağlamaktır.
İNSANDA SOLUNUM SİSTEMİ ORGANLARI
-İnsanda solunum sistemi ağız ve burun, yutak, gırtlak, soluk borusu ve akciğerlerden meydana gelir.
1. AĞIZ ve BURUN: Solunum sisteminin dışa açıldığı yapılardır. Hava, burun boşluğundan geçerken kıllar ve mukus tarafından ısıtılır, nemlendirilir ve süzülür. Burundan alınan hava, toz ve mikroplardan arındırıldığı için ağızdan alınan havaya göre daha sağlıklıdır.
2. YUTAK ve GIRTLAK (FARİNKS ve LARİNKS)
-Yutak, solunum ve sindirim sisteminin buluşma noktasıdır. Soluk borusu ile yemek borusunun kesiştiği yerde, tüp şeklindeki yapıdır. Yutak çevresinde lenf bademcikler bulunur.
Şekil: Solunum sistemi organları


Eğer yutağa bir besin parçası sıkışıp akciğerlere giden hava yolunu tıkayacak olursa, boğularak kısa sürede ölebilirsiniz. Diyaframa hızlı bastırmakla (Heimlich manevrası) akciğerlerdeki hava soluk borusuna doğru itilerek tıkanma açılıp, kişinin ölmesi önlenebilir.

- Gırtlak, soluk borusunun başlangıcında bulunur. Yutaktan gelen havayı soluk borusuna iletir. Gırtlak, kıkırdak doku (elastik kıkırdak) ve bağ dokudan yapılmıştır. Gırtlağın iç yüzü, soluk borusunda olduğu gibi, çok katlı silli epitel ile örtülmüştür.
-Gırtlağın üst kısmında ağızdan gelen besinlerin soluk borusuna kaçmasını engelleyen gırtlak kapağı (epiglottis) bulunur. Yutkunma sırasında gırtlağın yukarı doğru hareketi ile bu kapak soluk borusunu kapatır.
-Gırtlağın yan duvarlarında bir çift kıvrımdan oluşmuş olarak bulunan ses telleri, akciğerlerden çıkan hava sayesinde, burada bulunan kasların istemli olarak kasılması sonucu gerilir ve titreşir. Böylece gırtlakta ses oluşur.
Küçük dil, boğaz (yumuşak damak) çatısına asılı, çan şeklinde bir organdır. Küçük dil, konuşma, tükürük üretimi, yemek esnasında alınan lokmanın yemek borusuna doğru gönderilmesi, yiyecek ve içeceklerin genize kaçmasının önlenmesi gibi çeşitli işlevleri vardır.

3. SOLUK BORUSU (TRAKE)
-Gırtlaktan sonra yer alır. İç yüzü, aralarında mukus salgılayan goblet hücrelerinin de bulunduğu silli silindirik epitel hücreleriyle kaplıdır. Mukus, alınan havayı bir daha nemlendirir. Alınan havadaki toz ve yabancı maddeleri tutar. Tutulan bu yabancı maddeler sillerin yutağa doğru olan tek yönlü hareketleri (yukarı doğru yürüyen merdiven gibi) ve mukus ile birlikte dışarı atılır.
- Soluk borusunda at nalı şeklinde kıkırdak (hiyalin kıkırdak) halkalar yer alır. Bu halkalar soluk borusunun gergin ve açık kalmasını sağlar. Yemek borusunun soluk borusuna komşu olan kısmında kıkırdak doku yerine düz kaslar bulunur. Bu sayede lokmalar yutulurken genişleyerek besinlerin mideye ulaşmasını kolaylaştırır.
-Soluk borusu, akciğerlere yakın bölgede sağ ve solda bronş adı verilen iki kola ayrılır. Solunan havanın akciğerlere giriş yaptığı yapılardır.
 -Bronşlar, akciğerlere girdikten sonra ağaç gibi dallanarak bronşiol (bronşçuk) adı verilen daha küçük yapıları oluştururlar. Bronşçuklar, kaslı yapıda olup kıkırdak halka içermez.
-Bronşçuklar alveol olarak adlandırılan üzüm salkımı benzeri hava kesecikleri ile sonlanır. Alveoller, solunum yüzeyini artırarak (yaklaşık 70-100 m2lik bir alan) daha fazla O2 alınmasını, daha fazla CO2 atılmasını sağlar.
-Tek katlı yassı epitelden oluşan alveollerin iç yüzeyi nemlidir. Havanın oksijeni yüzeydeki nemde çözünür ve epitel hücrelerinden her alveolü sarmalayan kılcal damar ağına geçer. Kandaki karbon dioksit de kılcal damar ağından alveol içine girer. Böylece gaz alışverişi gerçekleşir.
-Alvaol kılcallarında gaz alışverişi: Nefes alma sırasında, alveoldeki O2 basıncı CObasıncından büyüktür. Bu nedenle alveolü saran kılcal damardaki CO2 alveole, olveoldeki O2 ise kılcallara geçer.
1. Bronşçuklar, düz kas yapısında olup alveollerle birlikte kıkırdak halka içermez.
2. Pleura zarı, kaslı diyafram, alveollü akciğerler memeliler için karakteristirk özelliklerdir. Yani memelilere özgü yapılardır.

-Alveolleri oluşturan yassı epitel hücreleri, alveolün iç yüzünü örten lipoproteinleri ekzositoz ile salgılar.
Alveollerin iç yüzünü örten lipoprotein tabakası sayesinde;
- Kılcallardan alveollere daha az su geçer ve solunumla su kaybı önlenir.
- Alveollere esneklik kazandırarak yüzey gerilimini düşürür. Böylece havanın dışarı daha kolay atılması sağlanır.

4. AKCİĞERLER
Akciğerler göğüs boşluğunda bulunur. Sağ akciğer 3 loplu, sol akciğer 2 lopludur. Süngerimsi yapıdadır. Her iki akciğer de pleura denilen iki katlı zar ile örtülüdür. Bu iki zarın arasında pleura sıvısı bulunur.
-Pleura sıvısı;
-Akciğerlerin göğüs bölgesindeki hareketini kolaylaştırır. Böylece soluk alıp verme kolaylaşır. Kaburga hareketlerinin akciğerlere zarar vermesini engeller.

-Damar, sinir ve bronşların akciğerlere girdiği yerde pleura zarı yoktur.


SOLUNUM ORGANLARININ ORTAK ÖZELLİKLERİ
-Geniş gaz değişim yüzeyi bulunur,
-Nemli gaz değişim yüzeyi bulunur,
-Bol kılcal damarlı gaz değişim yüzeyi bulunur (trake hariç),
-Kan ile solunum organı arasında tek sıra epitel tabaka bulunur,
-Bütün gaz değişimleri difüzyonla olur.